Orf Metodu Nedir? Umut Serkan Özkan

ORFF METODU NEDİR?

ORFF METODU NEDİR?

ORFF Metodu ile Yaratıcı Müzik Branş Derslerini daha yakından tanımak Için, okul öncesi eğitiminde ve hayatımızda Müziğin Rolü ile ilgili bilgilerimizi tazeleyecek bir paylaşım:

Öncelikle dersimizin ismi ve içeriği ile ilgili konuşalım; Müzik dersimiz içerisinde kâh dans ediyor, kâh şarkı söylüyor, ritm enstrümanları ile çalışıyor, drama öğeleri ile hikayeler anlatıyor, oyunlar oynuyoruz. Bu yüzden dersimizin adı “Müzik” olduğu halde ritm dersi, dans dersi, orff dersi vb, gibi kullanılmaktadır hatta ilk günlerde tanışma oyunları oynadığımızdan çocuklar arasında “benim adım Serkan dersi” olarak da bilinmektedir 🙂 Ritm, dans, şarkılar, hikayeler, oyunlar, tekerlemeler müzik dersimizin içindeki olmazsa olmaz öğeler. Hepsini biraraya getirip, enstrümanları da katarak çocuklarla çalışan Orff yaklaşımını kullanıyoruz.

Alman besteci, müzik pedagogu Carl Orff ve dansçı Gunild Keetman tarafından temelleri atılan bu metod, 50’li yıllardan bu yana tüm Dünyada kullanılmaktadır. Temel amaç çocuklar veya hangi yaş grubu olursa olsun katılımcıların aktif bir şekilde kendi rollerini bularak yapılan müzik aktivitesine katılım sağlamalarıdır. Müziği sadece dinlemenin dahi faydası bilimsel metodlarla kanıtlanmışken aktif bir katılımcı olmanın etkisi kuşkusuz çok daha büyüktür.

Uzmanlarca bebeğin daha anne karnında iken annenin yakınında oluşan ses ve ışık uyarılarına tepki gösterdiği kanıtlanmıştır. Deneyler çocukların anne karnında duydukları melodileri ve şarkıları yıllar sonra tanıdıklarını göstermiştir. Huzur veren müzik ve titreşimlerin, bebeğin rahim içindeki yaşam kalitesini artırarak uyumlu bir zihin gelişimini desteklediği görülmüştür. Ve bu süreç kuşkusuz insanın tüm yaşamı boyunca devam etmektedir.

Okul öncesi eğitimde müzik..

Eğitim en temelde bir veri alışverişi olarak kabul ediyorsak bu daha anne karnında başlamaktadır. Doğumdan birkaç saat sonra annesinin kokusunu, kalp ritmini ve sesini tanıyabilmektedir. Beyinde doğumu izleyen yıllardaki belirgin büyüme ve gelişme sırasında öğrenme öncelikle hareket ve buna bağlı çok sayıda duygusal çağrışım yoluyla gerçekleşir. Ortalama 2 yaşındaki çocuğun yürümesiyle beyin, dansa benzer hareketler ve beden ritmi yoluyla da bilgileri algılamaya başlar. Dört yaşlarında çocuk yuvaya geldiğinde şarkı ve hareket oyunlarıyla belleğinde yer etmiş birçok olay vardır. Çocuk büyük bir kolaylıkla ezberleyebilir. 7 – 9 yaşları arası sinir hücreleri yoğun bir entegrasyon içindedir. farklı organlar ve yeteneklerimiz birbirleri ile uyumlu çalışma deneyimi içindelerdir. Örneğin dans ederken şarkı söylemek, veya yürürken ritim tutmak gibi.. Çocuğun okula başlamadan önce müzik ile karşılaşması ne kadar iyi olduysa, hayatı boyunca kullanacağı bu sinirsel bağlantılar da o kadar güçlü olur. Örneğin yabancı bir dille basit çocuk şarkıları öğrenen çocuklarda yabancı tınıları kapmayı sağlayan yeni sinirsel bağlantılar gözlenmiştir.

1996 yılında yapılan araştırmalarda, duyusal uyarımların algılanmasının on bir yaşlarında değişime uğradığını belirtmiş. Bu belirtme O yaşa kadar müzik eğitimi almamış olan çocukların daha ileri yaşlarda sesin yüksekliği ile ( incelik-kalınlık, tiz ve pes sesler ) sırası (notasal dizilimi) arasındaki farkı duyabilme yeteneği geliştiremedikleri gözlenmiştir.Çocuklarda 11/13 yaşları arasında benlik gelişmeye başlar ve bu yüzden yaratıcılık-sanatla ilgili sağ yarı küre giderek daha az ulaşılır hale gelir. Söz açılmışken değinmek gerekirse, Beyinde zekanın farklı işlevlerini temsil eden sağ ve sol lobu arasındaki alışverişin yoğunluğu zihnin etkin kullanımına işaret eden deneysel bir gösterge olarak bilim adamlarınca kabul edilmiştir. Son yıllarda yapılan araştırmalarda çeşitli meslek gruplarının çalışmaları, hobi aktiviteleri ve günlük aktiviteler sırasında ,(örn. Matematik problemi çözerken, resim yaparken, Planlama yaparken, hayal kurarken, uyurken, konuşurken vb.) deney ortamında beyinlerinde ölçümler yapılmış ve beynin her iki lobunda en yüksek aktivite ve alışveriş; Enstrümanıyla müzik icra eden sanatçılarda ölçülmüştür. Beden ve ruhumuza şifa vermesi için müziğin rolü artık Tıp’ta yeniden keşfedilmiştir. (Atalarımız zaten bunu biliyor ve tedavide kullanıyorlardı) Beyin araştırmaları konusunda bütün bu sonuçlar, müzik ritm ve dilin, sadece iletişimi sağlamakla kalmadığını aynı zamanda düşünmeyi, öğrenmeyi ve yaratıcılığı da geliştirdiği göstermektedir.

Carl Orff geliştirdiği bu yaklaşımı Elementer müzik ve hareket eğitimi olarak tanımlamakta. Doğada nasıl bir tohumun içindeki potansiyeli ortaya çıkaran şey verimli bir toprak ise, elementer (temel seviye) müzik de çocuktaki içsel gücün ve yeteneklerin ortaya çıkıp gelişmesi için aynı vazifeyi görür. Çocuğa en temel müzikal deneyimlerin kazandırıldığı, esas müzik dersinin ön şartlarının oluşturulup müziğe giden yolun cesaretlendirici deneyimlerle açıldığı bir süreçtir. Hayal gücü ve deneyim, en iyi şekilde bu erken dönemde gelişmektedir.

Çocuklarla uygulanan elementer müzik ve hareket eğitimi, dili, jestleri ve dans adımlarını, şarkı söylemeyi ve basit vurmalı çalgılar çalmayı bir araya getirir. Çocuklar bir yandan tekerlemeler, şarkılar, şiirler ve öyküler söyler anlatırken öbür yandan da hareket içindedirler, dans ederler, elleri ile ritm tutar, küçük enstrümanlar çalarlar.

Keyifle deneyip yaşayarak müzikal dili öğrenirler. Henüz müziği teknik olarak çözümlemek için yöntem ve bilgilerle donanmış olmasalar da sezgi ve deneyim yoluyla ileriye dönük bu eğitimin temelleri atılmış olur. Çocuklukta öğrenilen her şey ilerideki yaşamında belirleyici olacaktır. Son Otuz yılda dört yaşındaki çocuğun müzikle ilgilenmesinin önemli olduğu kanıtlanmıştır. Günümüzde ise çocuğun bir yaşında ve hatta daha doğmadan müzikle karşılaşması önerilmektedir.

Bir bebeğin etkin katılımının dört veya yedi yaşındaki bir çocuğun katılımından çok farklı olacağı açık. Burada annenin ve çocukla en fazla birlikte olan diğer kimselerin duruşu önemlidir. Doğum öncesi dönemden başlayarak çocuğu etkilediği için annenin sesi en önemli unsurdur. Bebeğe güven verir, dış dünya ile ilk ilişkiyi kurmasını sağlar, yaşamının ilk yıllarındaki huzurlu ortamın kaynağıdır. Anne çocukla konuşarak, ona kitap okuyarak veya şarkı söyleyerek çocuğun başka sesleri de almasını ve tanımasını sağlar. Böylece çocuk müziği dinlerken algılamış olduğu sesleri, ses oluşturan nesneleri (ziller, çıngırak vb) ve öbür müzik aletlerini kullanarak kendisi de üretmeye başlar. Canlı müzik de, müzik kayıtları da nitelikli müzik kapsamında olabilir. “ En değerlisi belki de sizin ellerinizden bazı enstrüman ve sesleri tanımalarıdır. (mükemmel olmanız gerekmez) Bu emin olun hem size iyi gelecek hem de çocuğunuz için cesaretlendirici iyi bir örnek olacaktır.

Çocuklar İçin hangi müzik ?

Bu sorunun tek yanıtı “olabildiğince çeşitli müzik” Hocalarım bana böyle derdi.. Halk müziği, pop müzik, elektronik müzik, Batı Klasik müzik eserleri, farklı kültürlere ait geleneksel müzikler vb gibi. Araştırmalara göre melodik alt yapısı zengin olan müziklerin farklı etkileri , ritm öğesi yüksek olan hareketli müziklerin farklı etkisi olmaktadır. Ritmi yüksek hareketli müzikler fiziksel aktiviteyi canlandırıp coşku verirken, melodik alt yapısı zengin sakin müzikler zihni rahatlatıp, konsantrasyonu artırır ve hayal gücünü tetikler. Mozart’ın yazdığı küçük çocuk şarkıları, Pentatonik makamlı müzikler önerilmektedir. Klasik müzik dinlemek çokseslilik algısının doğması için önemlidir.

Geleneksel çocuk şarkılarımız da asırlar boyu kulaktan kulağa aktarılıp en önemli ayrıştırıcı ve değer katıcı yöntem olan “Halkın süzgecinden geçmiş” sıfatını kazanarak en değerli kaynaklar olarak çocuklarla buluşmayı beklemektedir. Halk müzikleri, ninniler ve tekerlemeler (aynı zamanda çok kültürlü anlayışın doğmasına olanak verir) farklı kültürlerin zengin örneklerini de katarak verildiğinde çocuğa çok çeşitli tür ve biçimler sunmuş oluruz. Bütün bunlar çocukla ilgi saygı ve sevgi çerçevesinde uygun bir ortamda gerçekleşirse, çocuğun duygusal bedensel ve zihinsel gelişiminin desteklenip güçleneceğinden emin olabiliriz.

Okul öncesi müzik eğitiminde ritm algısının önemi

Daha önce de bahsettiğimiz gibi insan dış dünya ile ilk bağını anne karnında onun kalp ritmini duyarak kurmaktadır. Bu andan itibaren birbirini yineleyen öğelerin belli bir ahenk içinde oluşturduğu (ritmin temel tanımı olabilir) bir Dünya onu beklemektedir. Ritm sadece işitsel bir durum değildir elbette. Bir halı kenarındaki yineleyen desenler, karıncaların sürekli bir yürüyüşle yuvasına taşıdığı yiyecekler, kuşların niyeti ile orantılı hızda kanat çırpışları, yolda yürürken attığımız adımlar, güneşin her sabah doğuşu, mevsimlerin düzenli olarak geçişi, Saatin tik taklar ile sürekli akıp gidişi vb.. Varoluş halindeki her şey bir düzene sahip ise ritm algısına dahildir. Felsefi anlamda evrenin temel unsurlarından biri ritm olduğu gibi, müziğin de en temel unsuru ritm dir. Bazen bir melodiyi olmasa dahi sadece bir ritm sazı ile ( bir darbuka , davul vb ) yapılacak müzik bizim hal ve ruhiyetimizi değiştirebilir.

Çocuk için başladığı bir iş üzerinde çalışıp sonlandırabilmesi de belli bir ritmi gerektirir. Bu süreç belki içinde ihtiyaca göre küçük molaları da barındırabilir. Bu da dahil olmak üzere tüm bu süreç bir ritim (ahenk) dir. Çocuğun müzik eğitimi ile birlikte oyunlar içerisinde farkında olmadan kazanacağı bu ritm duygusu, dikkat ve sonraki adımı olan odaklanma yeteneğini artıracaktır.

Müzikal anlamda Ritm dediğimizde uygulama anlamında sadece ritm enstrümanları, küçük perküsyonlar, davullar vb çalmak anlaşılmamalıdır. Belli bir ahenk ve bütünlük içinde söylenen tekerlemeler, şarkılar, yapılan danslar ve küçük kareografiler, ritm algısının gelişmesine dahil olan süreçlerdir. 6 yaş grubu ile yaptığımız Nota çalışmalarındaki temel yöntemimiz de günlük konuşmada kullandığımız kelimelerin söylenişinde hece düzeninin vurgusundan kaynaklanan ritmdir. Bu sayede çocuklarımız müzik okumadaki temel konu olan nota değerlerini tanımayı ve tartımı, ilköğretim müzik derslerine hazırlık olacak şekilde öğrenmekteler.

Çalışmalarımız yıl sonu gösterisi odaklı olmamakla birlikte, yıl boyunca yapılan çeşitli oyun ve aktivitelerden seçtiğimiz bir çalışmayı eğlenmek ve paylaşmak için sergiliyor olacağız. Bunun için şimdiden heyecan duymaya başladık.

Sağlıklı ve Mutlu bir eğitim yılı dileğiyle…

Müzik Branş Eğitmeni,
Umut Serkan ÖZKAN